Yazının girizgahında ‘yeni nesil insan kaynakları’ kavramına biraz değinmek istiyorum. Literatürde nasıl geçtiğinden ziyade bu yazının içerisinde nasıl kullanılacağını biraz açayım.
Yazıda bahsi geçecek ve kişisel olarak kastettiğim yeni nesil insan kaynakları anlayışı aslında pandemi sonrası dönemi – yani yeni normali– ve biraz da Z kuşağının artık iş hayatında aktif olarak rol almasını referans alıyor. Bu iki dönemi yeni nesil insan kaynakları anlayışının venn şemasında birleştiren şey nedir biraz ona bakalım.
Pandemi döneminde üretim zinciri olan büyük firmalar dahil olmak üzere birçok kurumsal firma önce bir bocaladı –ki bu firmalar şirketler içi ve dışı kriz dönemlerini yönetebilen– kriz yönetmelikleri hazır, olağanüstü haller üzerine kriz yönetim planlarını güncelleyen firmalardı. Buna rağmen pandemi de gördük ki aslında çoğu planlama prosedür olarak yapılsa ve hazır olsa da, uygulamaya gelince, özellikle de sağlıkla ilgili tüm dünyayı etkisi altına alan bir olağanüstü hâl durumunda, tüm tatbikatlar alt üst olabiliyormuş. Bunu tüm dünya hafızasına kazıdı.
Özel hayatlarımız bir yana, iş hayatlarımızda da birçok değişiklik yaşadık.
Bazı firmalar hibrit çalışma sistemini benimsedi, kapsamı geniş olmayan bazı firmalar küçülmeye gitti, bazı firmalar da kapandı, burada işverenin duyarlılığını sorguladık kimimiz, kimimiz de işverene acıdık.
Öyle ya da böyle bir şekilde pandemi iş dünyasını değiştiren, yaklaşımları ve özellikle de kurumsal hayattaki kavramları biraz didikleyen bir dönem oldu.
Varoluşsal sorgulamalarla birlikte önce can dedik hepimiz, bir daha mı geleceğim deyip işi bırakanlar oldu, yıllarca hayalini kurduğu atılım için zaman bulamayıp, pandemi döneminde zaman bulan ve bu atılımı gerçekleştirenler oldu…
Birçok farklı versiyonda değişiklikler yaşandı ama bütünsel bakacak olursa en önemli değişim ve bence gelişim iş hayatına yüklenen anlam farklılaştı.
İşte tam burada venn şemasında pandemi ve Z kuşağının iş hayatına girişi kesişti benim gözümde.
Toplumsal anlayış ve yaşadığımız coğrafya ile ilgili olarak kültürel anlamda iş, bizim büyüklerimizden gördüğümüz kadarıyla bir zorunluluktu, sevsen de sevmesen de yaşamak ve hayatını idame ettirmek için çalışmak zorundaydın.
X kuşağı için problem değildi-istisnaları saymıyorum– bunu daha çabuk kabullenen ve gelenek haline getirebilen bir kuşaktı, X kuşağı ardından Y kuşağı geldi –jenerasyon ve kuşak araştırmacılarına göre ikiye ayrılır, ön Y ve son Y olmak üzere– Y kuşağının ilk temsilcileri X kuşağına göre daha zor kabullendiler bu devşirme modeli, son Y ise daha asiydi ve X kuşağının ‘aidiyet kalmamış’ dediği adaylar buralardan çıktı, ardından Y’nin yetiştirdiği Z kuşağı sahneye girdi.
Z kuşağının çocukluk döneminde kişisel gelişim ve anne-baba olmak adına bireylerin kendilerine yaptığı yatırımlar artmaya başladı, çünkü travma nedir öğrenmeye başladık. Anne-babadan devşirilen modelleri sorgulamaya ve alternatiflerini bulmaya, üretmeye başladık. Tabiki bu gelişmeleri hızlandıran ve bu gelişmelere yön veren toplumsal diğer olaylar da buralarda referans alınmalı fakat tüm bu dönemin bir özeti maiyetinde Y sorguladı Z ise uyguluyor gibi geliyor bana.
X ve Y kuşağı pandemi döneminde daha çok zorluk yaşadılar ki bence bunun genel sebebi, kolektif yaşamaya alışkın olmalarıydı, pandemi dönemindeki yalnızlık ile baş ederken zorlandılar fakat Z kuşağı daha bireysel bir kuşak olduğundan pandemi ile daha rahat baş etti.
Buna kurumsal evrim teorisi olarak da yaklaşabiliriz, nasıl dünya var olduğundan beri her dönemde insan yaşadığı ortamın şartlarına uygun modellenmiş ve en iyi modellenen insan türü bugüne erişmiş ise, iş hayatında da bunu yaşayacağımızı düşünüyorum.
Bazı jenerasyonların erken emeklilik şartlarını sağlamaları sebebiyle deneyimlerini alıp, personel yetiştirmeden iş hayatından çekilmeleri büyük bir bilgi birikimi ve tecrübenin kaybolmasına sebep olmuştur. Ardından gelen nesiller ise danışacakları rehber kaynaklara sahip olamayınca ve referans noktaları bulamayınca çözüm üretmek adına, deneme-yanılma yöntemi ile devam etmişler daha çok.
Buna bir de ülkemizdeki aile şirketleri oranının yüksekliğini eklediğimizde, aslında her firma şahsına münhasırlaşmış ve sistemi olmayan firmalar sistemsizliğin içerisinde, manuel ve demode yöntemlerle şirket geçmişlerini bugüne devşirmişler.
Bugüne baktığımızda yapılan çoğu iş görüşmesinde, adaylardan gelen geri bildirimler ya da mülakatlardaki cevaplar daha özgüvenli ve ne istediğini bilir cinsten. Eski usul mülakatlarda ezberlenen sorular artık Z kuşağına mensup adayları tatmin etmiyor ya da Z kuşağı adaylara o ‘vibe’ı vermiyor.
Bizim alıştığımız, insan kaynakları sorumlusunun ölçtüğü mülakatlar yerini firmayı ölçen ve değerlendiren adaylara bırakmak üzere. Yapılan görüşmelerle ilgili araştırmalar yaptığınızda, görüştüğü pozisyonu bırakan eski çalışanlarla görüşmek isteyen yeni adaylara rastlayacaksınız. Ve bu aslında güzel bir gelişme. Çünkü biz hep gücün işverende olduğu tarafı deneyimledik. Sorgulayan adaylar sorgulamaları içeriden yapıp, iş görüşmesinden eve dönerken kendilerini teselli edip, kendilerine yetmeyecek maaşlarla ve mutlu olmayacakları pozisyonlarda o işlere başladılar, aslında bugün olan biraz günümüz tabiriyle kurumsal firmaların karmasını yaşaması gibi geliyor bana, bu sadece kişisel bir yorum tabiki, eski kuşakların yeni kuşakları anlamaya çalışmadan önce çoğunlukla yargılayıp bir kenara bırakmasına verilen bir tepki niteliğinde bu olanlar aslında.
Artık daha bireysel, sevmediğim işi az para ile yapacağıma, sevdiğim iş için başka fırsatlar kovalarım kafa yapısında, anlaşılmayı bekleyen, anlamaya çalışan Z kuşağı firmalarımızın kapısında, hatta ofislerimizde. Bu kuşaktan şu anda patron olanlar var ve yakın gelecekte birçoğu sektörlerinde patron/işveren olacak yaşa geliyor olacak. Hatta Z kuşağı işveren ve patron olma konusunda diğer kuşaklara göre daha hızlı. Daha erken yaşlarda daha büyük riskler alabiliyorlar.
Bahsi geçen tüm fikirlerim genellemeden ibarettir, istisnalar her zaman olmuştur ve olacaktır ama benim gördüğüm ve deneyimlediğim, X ve ön Y kuşakları ile Z kuşakları birbirleriyle iletişimde ve iş birliğinde zorluk çekiyorlar. Çünkü yetiştikleri dönemlerin saygı, aidiyet vb. kavramları bambaşka…
Her üç kuşağında kendi dilinde saygı, aidiyet ve sevgi kavramları var ama ifade yolları ve izlediği yöntemler başka. Mevcutta süre gelen düzen ve sistem yeni sistem ile örtüşemiyorsa uygulanacak birkaç çözüm yolundan biri; iki sisteminde çalışan yanlarının alınması ve daha iyi bir oluşum için birbirine entegre edilmesidir.
Kabul etmeliyiz ki, hepimiz oturduğumuz koltukları, firmaları, temsil ettiğimiz logoları bir gün birine bırakacağız ve o biri genelde bizden sonraki kuşağın mensubu olacak, bunu kabul etmek, bununla savaşmamak hepimizin hayrına olacak ve kurulacak olan sistemi en sağlıklı hale getirecektir.
Deneyimlediğim kadarıyla ben Z kuşağını işe alıp, keyifli çalıştıklarını söyledikleri bir son Y kuşağı mensubuyum, bunun sebebi hem kolektif tarafa hem de bireysel tarafa uyum sağlayabilmem ve Z kuşağı ile olan yaş farkımın az olması olabilir ama onlardan çok keskin ayrıldığım yanlar da var, buna rağmen onların benden sonraki ‘gelecek’ olduğunun farkındayım ve onlara daha da uyumlanıp, anlamaya çalışıyorum, çünkü onlardan geleceğe dair birçok şey öğreniyorum ve kendi sabit olan fikrilerimi güncelliyorum, bu benim dönemim ve benden büyük olanlara önerim olabilir, eğer X ve Y kuşağı mensubuysanız yargılamadan önce dinlemeyi, anlamayı ve her kuşağın kendine has özellikleri olduğunu kabul etmeyi deneyin. Z kuşağı ve daha ufak olan, yakın geleceğin patronlarına, alfa ve diğer kuşaklara naçizane tavsiyelerim ise; sizden önce gelmiş olan nesillerin yaşadığı olayları ve atlattıklarını araştırın, öğrenin, bazen deneyimlemeden ders çıkarabilmek için onları dikkate alın ve onların agresifliğinin sebebinin sizin kadar farkındalıklı nesiller olmamasından kaynaklandığını kabul edin. Çünkü farkındalık bazen lükstür ve bazen sadece hayatta kalmak gerekir, bazı dönemlerde de hayatta kalmak için farkındalık gerekir.
Her kuşak için eşit derecede gözlemlediğimiz ise bir kişi kendi hedefini, amacını ve kendini ne kadar az biliyorsa, tanıyorsa, o derece mutsuz ve yönsüzdür, hayatta olduğu gibi iş hayatında da farkındalığı az olan ve mutsuz olduğunu kendine bile itiraf edemeyecek kadar kendiyle yüzleşemeyen insanlar ne yazık ki vardır ve sizin yapmanız gereken, hangi kuşaktan olursanız olun, farkındalığı düşük insanların ışığınızın önüne geçmesine izin vermeden, yapmaktan keyif aldığınız şeyi yapmak ve parlamaktır. Ne demişler, o zaman çalışmış sayılmazsınız!
Sevgiyle kalın!
işverenimiz ilk defa böyle bir hizmet alacağımız söylediğinde açıkçası aklımda birçok soru işareti vardı, bizim işimizi bizden dahamı iyi biliyorlar diye düşünmüştüm. Ama tam olarak öyle değilmiş bize Kurumsal yönetim alanında geliştirmeler ve danışmanlıklar verdiler, BLS bizimle çalışmaya başlamadan önce karmaşa içindeymişiz şimdi daha net görüyorum. Daha iyi bir duruma birlikte ilerleyeceğimize eminim. Teşekkürler
Tüm yazılarımız yasal koruma altındadır. İzinsiz kullanımı yasaktır.
Bitez Mah.Kavaklı Sarnıç Cd. No:27/D Bodrum - MUĞLA 48470
info@blskurumsal.com
0(252) 319 6693
0(552) 881 4800
© BLS Kurumsal Yönetim Ve Danışmalık - Tüm Hakları Saklıdır
KVKK Aydınlatma Metni - Okuyunuz